Bütün ümidini ritalin gibi ağır druglara bağlamış bir gençlik salya akıtıyorsa tarih kağıtlarına ve her daim biraz daha isteniyorsa kanla barut ve tüm inançların ilk harfinin gölgesinde kan öbeği varsa ve siz bunun farkındaysanız, bilin ki tarih içinde çığlık atan karanlıktansınız.
Robotik aşkların içinde sürekli olarak tinselini kaybetmiş mahlukatlar cehenneminde ya da onlar hala buna dünya diye dursunlar kazanacağınız tek şey ağzınızdan çıkan lafa karşı tarafın inanmasıdır. Her şeyin bir üst mekanizmaya bakarak adım atıldığı ve hala para babalarının ormanları yıktıkları ve insandan korkup kendini betonla kapladıkları ahırlarda izledikleri programların adı yeşil ekran ve çarksız hayatların ambiyansıysa. Bilin ki tarih rögar kapağı açık unutulmuş umumi bir hela. Kara trenlere yazılan ağıtlar artık rakı sofralarına meze olarak dinleniyor ve iğreti gelen bacak arası videoları etik olarak kınanıp öznelinde düşsel bir orgazm aracı olmuşsa ve 1918'de ırmak olan düşmanlık Antep'teki İsa mozaiği gibi porsuyorsa, marjinalık uğruna sarınılan kıyafetler bile saklayamaz o ergenlik sivilcesini.
Şehirlerde moda olan Poi’nin 30 yıldır doğuda çocukların kobay olduğu bir dans olarak yapıldığını bilmeden her küfür ettiğiniz Kürt bir gün hala bir umut var dediğinizde yanınızda olacaksa ve mahşer günü diye kandırılıp kıldığınız namazların aslında boşa gittiğini anlayacağınız zaman asılacak adam olan Aziz Nesin çoktan yok olacak. Özgürlükçü görüşlerin bile belli bir sınırları olduğu şu güzel ve her daim bir cinnet aradığında hemen önüne rengarenk sunduğu dünyamızda hala yalanların kapladığı gerçekler uğruna aşklar yarım kalmakta.
-Geçmiş olsun hayat
-Geçirenler sağ olsun dünya
Ve tüm seçenekler kifayetsiz artık sosyalist bir şarapçının dizelerinde arta kalan. Her şeyi bu kadar s.kebilecek potansiyelde ''aktif'' ruhlarken neden hala sığınacak bir teokrat güç arıyoruz! Derimizi yalanlarımızla giderek siyahlaştırmışsak eğer Mikail beklemek yerine aramızdan çıkaralım. Kendimizin katili olmaya hazır mıyız?
Bir avuç kan ve bolca toprak için uydurulan barış narasını yıkarak kaos! Bütün istediğimiz ve salgıladığımız bu. Otokontrol denen düzenin içindeki robotik aygıtları dışarı atıp ve migren gibi artık manasız yerlerde tarihin içine sıçan erken boşalma sorununu ortada kaldırmak için kaos.
Her şeyin bir üstü arandığı şu zamanlarda tüm sorular bitmiş gibi hala duygusal anlar amacında tanrıya şükran buyurma yerleri arıyorsak ve tanrının tanrısı yoksa bizim neden inancamızı sorgulamadan sadece mensup olduğumuz koloniler inandığı için onlara saygı ve onları biraz daha köleleştirmek ve onları biraz daha maymun etmek için kabul ediyorsak kimine göre toplumsal kimine göre kölelik normları ve hala biraz olsun siyah kalmadığımızı söylüyorsak o an karanlığın içinde yatan size son siyah kürekten son siyah toprak atılmış demektir.
İntihar bir kaybedişin resmi diyorsa doyumsuz koloniler işte o zaman bir direnişin simgesidir. Sadece egolarının bujilerini tamamen gevşettikleri bir ''yeşil ekran''dan sizi mutlu edecek her şeyi yasaklayan çerçeveler çiziliyorsa tek başınıza olsanız dahi direnişe geçin. Onlara tüm hiddetinizle haykırın. Kaos!
GDO'dan GMO'ya geçişin son evresindeyse cenin ve hala biraz umut var diye elindeyse beyaz bir nesne unutma ki Gebermiş Mutasyon Ordusu (GMO) artık salyalarında şeker yerine kan damlıyordur, çünkü artık sen de o maymun kolonisinde Polyannasındır. İki parça toprak için toprakların 50 yılda verdiği mahsul parasından daha çok kelle fiyatına kefen biçildiğini söylediğinde hala nefes alıyorsun ve egoyu bir migren ağrısı kadar çözülmesi kolay fakat bir o kadar sinsi görüyorsan düşmanını tanrı değil de onu yaratan hayal güçleri olarak benimsiyorsan. Kaos yolundasın.
Burak Tunçlar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder